Bir tablo hayal edin...
Sanat eseri.
Miras... Size ait.
Tuvali, Türkiye coğrafyası.
Boyası, şehit kanı, alın teri.
Her sabah uyanıyorsunuz...
Gururla seyrediyorsunuz...
Ama birileri, her sabah sizden önce uyanıp, o tablonun başına geçiyor ve orasına burasına, minik minik fırça darbeleri atıyor.
Her sabah, bir minik fırça darbesi.
Usta işi.
Küçük küçük değişiyor tablo.
Aniden değil.
Milim milim.
Alıştıra alıştıra.
Yedire yedire.
Aradan yıllar geçiyor...
Tablo, o tablo olmaktan çıkmış!
Komple değişmiş.
Ama dedim ya... Kanıksamışsınız.
Bakıyorsunuz bakıyorsunuz, o tablo, hâlâ aynı tablo zannediyorsunuz.
Peki, fark, nasıl farkedilebilir?
"Orijinal"in aslında ne kadar değiştiği, ne hale getirildiği, ilk bakışta "şak diye" nasıl anlaşılabilir?
Tek çare var: Kıyas.
Tablonun ilk haliyle...
Son halini yan yana koymalı.
E hadi, koyalım yan yana...
Türk Telekom, Arap'ın.
Telsim İngiliz'in. Kuşadası Limanı İsrailli'nin. İzmir Limanı Hong Konglu'nun... Araç muayene işi Alman'ın. Başak Sigorta Fransız'ın. Adabank Kuveytli'nin. İETT Garajı Dubaili'nin. Avea Lübnanlı'nın.
Petkim?
Ermeni'nin.
(Kazak'a sattık, dediler.
Kazağı bi çıkardık... Ermeni...)
N'olacak bu memleketin hali?
Rakı, Amerikalı'nın.
Finansbank Yunanlı'nın... Oyakbank Hollandalı'nın. Denizbank Belçikalı'nın. Türkiye Finans Kuveytli'nin. TEB Fransız'ın. Cbank İsrailli'nin. MNG Bank Lübnanlı'nın. Alternatif Bank Yunanlı'nın. Dışbank Hollandalı'nın. Şekerbank Kazak'ın. Yapı Kredi'nin yarısı İtalyan'ın. Turkcell'in yarısı Finli'nin Rus'un. Beymen'in yarısı Amerikalı'nın. Enerjisa'nın yarısı Avusturyalı'nın. Garanti'nin yarısı Amerikalı'nın. Eczacıbaşı İlaç, Çek'in. İzocam, Fransız'ın. TGRT Amerikalı'nın. Demirdöküm Alman'ın. Döktaş Fransız'ın. Süper FM Kanadalı'nın.
Hepsi Türk'tü.
Sadece 4.5 yıl önce.
Ya, sattılar.
Ya, satışa teşvik ettiler.
Ya da, kasıtlı IMF politikalarıyla söke söke satışa mecbur ettiler.
Taş üstüne taş koyanı, iyi kötü görmüştük de... Taş üstünde taş bırakmayanı, ben ilk defa görüyorum.
16 Temmuz 2007 Pazartesi
11 Temmuz 2007 Çarşamba
Yan gelip yatmamak için çürük raporu aldı!!!!!
BAŞBAKAN’ın oğlu Ahmet Burak Erdoğan askere gitmemek için çürük raporu almış. Bu raporlar askeri hastaneler tarafından verilir. Ancak, yıllardan beri bazı çeteler türemiştir, para karşılığında sahte veya gerçek çürük raporu verirler. Güvenlik güçleri birkaç gün önce yeni bir çeteyi ortaya çıkardı. Bazı çürük raporlarının ise para ödenmeden, hatır gönülle verildiği söylenir! Bir başbakan oğlunun böyle bir rapor almış olması çok önemlidir. Raporu ne zaman aldığını bilmiyoruz. Hangi rahatsızlığı nedeniyle olduğunu ise hiç bilmiyoruz! Bu durumda Recep Tayyip Bey’e düşen görev, oğlunun raporuna ilişkin bütün bilgi ve belgeleri kamuoyuna açıklamaktır. Gerekirse onu GATA’da yeniden Heyet’e sokmak ve (eğer sakıncalı ise rahatsızlığının gizlenmesi koşuluyla) yeni bir "askerlik yapamaz" raporu alıp şom ağızlıları susturmaktır! Oğlunun gerçek sağlık sorunu olabilir. Bu sorun askere gitmesine engel de oluşturabilir. Bu durumda hepimize düşen görev, oğluna ve aileye "Geçmiş olsun" dileklerimizi iletmektir. Her gün şehit cenazelerinin kaldırıldığı şu ortamda Başbakan bu olaya mutlaka açıklık getirmeli, aksi takdirde sonucuna katlanmayı göze almalıdır... Çünkü bu sorun hep belleklerde çakılı kalacak ve kendisini ezecektir.
Emin Çölaşan.
BENİM YORUMUM:
Sizcede başbakanın yaptıkları söyledikleriyle fazlasıyla çelişmiyor mu?Güneydoğuda gerekenlerin yapılmasının önünün tıkandığı yetmiyormuş gibi,kendisine göre yan gelip yatma yeri olmayan askere oğlunu göndermiyor?Ne dersiniz?Sizce burada yan gelip yatan birisi yok mu?
Emin Çölaşan.
BENİM YORUMUM:
Sizcede başbakanın yaptıkları söyledikleriyle fazlasıyla çelişmiyor mu?Güneydoğuda gerekenlerin yapılmasının önünün tıkandığı yetmiyormuş gibi,kendisine göre yan gelip yatma yeri olmayan askere oğlunu göndermiyor?Ne dersiniz?Sizce burada yan gelip yatan birisi yok mu?
10 Temmuz 2007 Salı
ABD-ullah Gül Kimdir. Yakından Tanıyalım
Gül Irak’ın kuzeyinde Mehmetçiğin başına çuval geçirildiğinde ABD’yi, “Büyük devletler özür dilemez ki” diye savunan ve Peşmerge önderliğinde Telafer’de Amerikan güçleri Türkmen katliamı başlattığında, “Orada Türkmenlere yönelik bir şey yok, Felluce’den kaçan teröristler Telafer’e sığınmış, operasyon Türkmenlere değil!” demiş, biridir..Tarih, 24 Mayıs 2003. Gül’ün İsrail’in Lübnan’a saldırması sonrasında The Washington Post’ta çıkan makalesini hatırlayalım: “ Benim neslim, demokrasinin yüksek değerlerinin yanında duran bir ABD imajıyla büyüdü… Tek başına bu trajediyi durdurma imkân ve kabiliyetine sahip olan dünyanın tek süper gücü, insanların bu kadar acı çekmesine neden göz yumuyor ve merhamet çağrılarını neden karşılıksız bırakıyor ?’ ( Abdullah Gül- Zaman- 3.8.2006) ABD ile” Stratejik Vizyon Belgesi” mutabakatını imzalayıp BOP’u siyasallaştıran gene Gül’dür “ Kahraman Amerikalı askerlerin sağ salim Amerika’ya dönmesi için duacıyım” diyen Erdoğan’dan sonra şimdi de ‘Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) Türkiye’nin dış politika ilkelerine uygun. ABD ile hareket ediyoruz. Amacımız İslam ülkelerine özgürlük ve demokrasi getirmek…’ diyen Gül’dür “ Amerika Birleşik Devletleri ile ilişkilerimiz önemlidir. Dünyanın süper gücünün gündem maddeleri bizim de gündem maddelerimizdir. Aramızdaki işbirliğinin stratejik boyutta olmasının anlamı, bu meselelerde ulaşılması gereken hedeflere ilişkin görüşlerimizin örtüşmesidir ” diyende ABDullah Gül’dür. Abdullah Gül, 24 Mayıs 2003 yılında ABD ile yaptığı gizli anlaşmayı Vatan Gazetesi Yazarı Sedat Sertoğlu’na böyle savunmuştu: “Ben bu gezileri yapmadan önce, şimdi senin oturduğun koltukta (eliyle koltuğa vurarak) ABD Dışişleri Bakanı Powell oturuyordu. Onunla 2 sayfalık 9 maddelik bir plan üzerinde anlaştık. Ama ben her yaptığımı kalkıp anlatamam ki…” BAĞIMSIZLIK VE EGEMENLİK NASIL TESLİM EDİLMİŞ? Yeterince anlaşılması için ABDullah Gül’ün “herşeyi de açıklayamam ki” diyerek itiraf ettiği, Tezkere’nin reddinden sonra ABD ile yaptığı gizli anlaşma maddelerini, Osmanlı İmparatorluğu’nu işgalcilerin kucağına bırakan Mondros Silah Bırakışması’nın maddeleriyle karşılaştırmakta yarar var: 1- 1918 Mondros İşgalcilerin Vahdettin’e verdiği emir: Ordu terhis edilecek, orduya ait silahlar, taşıtlar, cephane ve donatım, İtilaf Devletleri’ne teslim edilecektir. Bütün haberleşme, ulaşım araç ve gereçleri İtilaf Devletleri’nin denetimi altında bulundurulacaktır. 2003 ABD’nin dışişleri bakanı C.Powell’in Gül’e verdiği emir: Türkiye Kuzey Irak’tan Çekilecek. Türk Ordusuna bağlı olan özel kuvvetler 4 ay içinde aşamalı olarak Türkiye sınırları içine çekilecek.Türk Ordusunun asker ve silah sayısı ABD’nin uygun bulduğu şekilde indirilecek. Özellikle tank ve ağır silahların miktarı düşürülecek, savaş uçakları sınırlandırılacak. 2- 1918 Mondros İşgalcilerin Vahdettin’e verdiği emir:İstanbul ve Çanakkale Boğazları açılacak ve bu yerlerdeki askeri üsler, İtilaf Devletleri’nce işgal edilecektir. Donanma, İtilaf Devletleri’nin gösterecekleri limanlarda gözaltında tutulacaklardır. İtilaf Devletleri, kendi güvenliklerini tehdit edecek bir durum ortaya çıkarsa, herhangi bir stratejik noktayı işgal edebilecektir. Vilayet-i Sitte denilen Doğu Anadolu’daki 6 ilde (Erzurum, Van, Harput, Diyarbakır, Sivas ve Bitlis) karışıklık çıktığı takdirde İtilaf Devletleri bu illerin herhangi bir bölümünü işgal edebileceklerdir. 2003 ABD’nin dışişleri bakanı C.Powell’in Gül’e verdiği emir: PKK ve KADEK her ne yaparsa yapsın Türk Ordusu sınır harekatı yapamayacak. ABD’den izinsiz Irak sınırını geçemeyecek. Aksi halde ABD, Türkiye’ye yaptırım için askeri de olmak üzere haklarını saklı tutacak. Yani ABD himayesine aldığı PKK’lıları korumak için isterse Türkiye’ye askeri operasyon yapabilecek. 3- 1918 Mondros İşgalcilerin Vahdettin’e verdiği emir: Osmanlı Devleti, müttefikleriyle olan bütün ilişkilerini kesecektir. 2003 ABD’nin dışişleri bakanı C.Powell’in Gül’e verdiği emir: Türkiye, ABD talep etmesi halinde Orta Doğu ve İran’a saldırılarında şartsız olarak aktif destek verecek. 4- 1918 Mondros İşgalcilerin Vahdettin’e verdiği emir: Anadolu dışında bulunan Türk Askerleri, en yakın İtilaf Devleti askeri birliklerine teslim olacaktır. 2003 ABD’nin dışişleri bakanı C.Powell’in Gül’e verdiği emir: Türkiye’de bulunan ABD subaylarının görev alanları ve yetkileri genişletilecek. Türk birliklerinin de katılacağı ABD harekatlarında komuta yetkisi ABD’de olacak 5- 1918 Mondros İşgalcilerin Vahdettin’e verdiği emir: Toros tünelleri, İtilaf Devletleri tarafından işgal edilecektir. 2003 ABD’nin dışişleri bakanı C.Powell’in Gül’e verdiği emir: Türkiye Kuzey Irak’ta kurulacak olan kukla Kürt Devleti’ni resmen tanıyacak. Bu devletin kuruluşunu savaş nedeni sayan Milli Güvenlik siyaset belgeleri ile bu yöndeki siyasi kararlar kaldırılacak. Dört lideri dışında PKK ve KADEK’li diğer yöneticiler de dahil olmak üzere bütün teröristler affedilecek. Terör örgütünün yasallaşması sağlanacak.Böylece terör örgütü siyasete girebilecek. Dağdaki terörist başlarının siyasete girebilmesini sağlayan hukuki çalışmalar yapılacak. Belediyelere özerklik verilecek. Dört yıl içerisinde aşamalı olarak federasyona geçilecek. Kuzey Kıbrıs’ta Annan Planı uygulanacak. KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş Arafat’a uygulanan yöntemle devre dışı bırakılacak. Ege’de Türk Jetlerinin uçuş alanı daraltılacak, Yunan doktrini geçerli olacak, Yunanis’tan rahatsız edilmeyecek. Ermenistan kısıtlamaları kaldırılacak, ilişkiler iyileştirilecek. Sınır ticareti serbest bırakılacak Ermenilerin Türkiye’ye girişlerindeki kısıtlamalar kaldırılacak. 30 Ekim 1918 Mondros Anlaşması’nın bu maddeleri ile Osmanlı Devleti’nin fiilen sona erdirdi. Anadolu’nun İtalyan, Fransız, Yunanlılar tarafından paylaşımıyla birlikte 13 Kasım 1918′de İtilaf Devletleri gemileri İstanbul Limanı’na demir attı ve İstanbul fiilen işgal edildi. Kasım 2003 Abdullah Gül- Powell gizli anlaşması ile Türkiye bağımsız bir devlet olmaktan çıkartılmış oldu. Bu anlaşma ile Misak-ı Milli sınırları fiilen bölünmektedir. AB-dullah Gül’ün AB hakkındaki sözlerinide hatırlayalım.. Bir zamanlar Türkiye’nin AB’ye girmesine karşı çıkan Abdullah Gül, TBMM’de yaptığı bir konuşmada şöyle diyordu: “Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmeyeceği kesindir. Bunu Avrupalılar söylemektedir. Avrupa’nın önde gelen bütün politikacıları söylemektedir. Çünkü Avrupa Birliği bir Hıristiyan birliğidir. Bunu biz söylemiyoruz. Avrupa’da herkes söylüyor, herkes biliyor. Halka sormaktan korkulmuştur. Demokratikseniz Avrupa ülkelerinde olduğu gibi bunun için halkın oyuna başvurursunuz, gidip halka sorarsınız. Türkiye’yi bu noktaya getirenler suçludur.” Tayyip Erdoğan gibi değişim rüzgarına kapılıp 180 derece dönerek bakın şimdi ne diyor: ) “Türkiye’nin hedefi çok açıktır: AB üyesi olmak… Bunun ülkemizde demokrasinin ve ekonominin güçlenmesini sağlayacağını ummaktayız. Buna karşılık biz de AB’ye tam üye olarak kabul edilecek Türk devletinin saydam, demokratik bir İslam devleti olacağını taahhüt ediyoruz.” Yayın tarihi 23.11.2002. Peki Biz nediyeceğiz… Milletin dörtte bir oyu ile iktidara taşınan AKP, 2007 bitmeden sahneden çekilecek, ama ardında Şark Çıbanı izini Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bırakacak. İşte o tarih bir kere daha onları böyle anacak: “Ateşi ve ihaneti gördük. Ve kanlı bankerler pazarında Memleketi Alaman’a satanlar, Yan gelip ölülerin üzerinde yatanlar Düştüler can kaygusuna Ve kurtarmak için başlarını halkın gazabından Karanlığa karışarak basıp gittiler…” Ne ABD ne AB. TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE…
yolcu (teknikforum.com)
yolcu (teknikforum.com)
9 Temmuz 2007 Pazartesi
En yüksek teklif Lİmak'tan
20:25 Kapalı zarf usulü yapılan açık artırmanın 3'ncü turunda en yüksek teklifi 1 milyar 300 milyon Euro ile Mak-Yol İnşaat A.Ş.-ETİ Bakır A.Ş.- Airport Propesty Management Group Ortak Grişim Grubu verdi.
20:30 Mak-Yol İnşaat A.Ş.-ETİ Bakır A.Ş.- Airport Propesty Management Group Ortak Grişim Grubu açık artırmanın 4'ncü turunda en yüksek teklifi 1 milyar 320 milyon Euro'ya yükseltti
20:35 Limak İnşaat A.Ş.-GMR Infrastructure L.T.D- Malaysia Airport Holding Berhad Ortak Girişim Grubu, 1.355 milyon Euro ile 5'nci turda en yüksek rakamı veren şirket oldu.
Yap-işlet-devret yöntemiyle yaptırılacak İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı yeni dış hatlar binası ve ek tesislerinin ihalesinde kapalı zarf içinde verilen teklifler açıldı.
Savunma Sanayi Müsteşarlığı'nda yapılan ihalede, kullanım bedeli olarak en yüksek teklifi 945 milyon Avro ile Çukurova Holding A.Ş.-Julius Meinly Inverstment-N.V. Aeroporto Di Venezia Marco Polo Save SPA Ortak Girişim Grubu verdi.
Kapalı zarfların açılmasının ardından 5 firmayla ''pazarlık görüşmeleri'' başladı.
Kapalı zarf usulü yapılan açık artırmanın 3'ncü turunda en yüksek teklifi 1 milyar 300 milyon Euro ile Mak-Yol İnşaat A.Ş.-ETİ Bakır A.Ş.- Airport Propesty Management Group Ortak Grişim Grubu verdi.
* Teklifler KDV hariç rakam üzerinden yapılıyor
-İHALEYE TEKLİF VERENLER
Katılımcıların 1 milyon Avro geçici teminat gösterdiği ihaleye;
Limak İnşaat A.Ş.-GMR Infrastructure L.T.D- Malaysia Airport Holding Berhad Ortak Girişim Grubu,
İçtaş İnşaat A.Ş.-Fraport AG Frankfurt Airport Services Worldwide Ortak Girişim Grubu,
Çukurova Holding A.Ş.-Julius Meinly Investment-N.V Aeroporto Di Venezia Marco Polo Save SPA Ortak Grişim Grubu,
Mak-Yol İnşaat A.Ş.-ETİ Bakır A.Ş.- Airport Propesty Management Group Ortak Grişim Grubu,
TAV Havalimanları Holding A.Ş.-Esas Holding A.Ş. ortak girişim grupları teklif verdi.
20:30 Mak-Yol İnşaat A.Ş.-ETİ Bakır A.Ş.- Airport Propesty Management Group Ortak Grişim Grubu açık artırmanın 4'ncü turunda en yüksek teklifi 1 milyar 320 milyon Euro'ya yükseltti
20:35 Limak İnşaat A.Ş.-GMR Infrastructure L.T.D- Malaysia Airport Holding Berhad Ortak Girişim Grubu, 1.355 milyon Euro ile 5'nci turda en yüksek rakamı veren şirket oldu.
Yap-işlet-devret yöntemiyle yaptırılacak İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı yeni dış hatlar binası ve ek tesislerinin ihalesinde kapalı zarf içinde verilen teklifler açıldı.
Savunma Sanayi Müsteşarlığı'nda yapılan ihalede, kullanım bedeli olarak en yüksek teklifi 945 milyon Avro ile Çukurova Holding A.Ş.-Julius Meinly Inverstment-N.V. Aeroporto Di Venezia Marco Polo Save SPA Ortak Girişim Grubu verdi.
Kapalı zarfların açılmasının ardından 5 firmayla ''pazarlık görüşmeleri'' başladı.
Kapalı zarf usulü yapılan açık artırmanın 3'ncü turunda en yüksek teklifi 1 milyar 300 milyon Euro ile Mak-Yol İnşaat A.Ş.-ETİ Bakır A.Ş.- Airport Propesty Management Group Ortak Grişim Grubu verdi.
* Teklifler KDV hariç rakam üzerinden yapılıyor
-İHALEYE TEKLİF VERENLER
Katılımcıların 1 milyon Avro geçici teminat gösterdiği ihaleye;
Limak İnşaat A.Ş.-GMR Infrastructure L.T.D- Malaysia Airport Holding Berhad Ortak Girişim Grubu,
İçtaş İnşaat A.Ş.-Fraport AG Frankfurt Airport Services Worldwide Ortak Girişim Grubu,
Çukurova Holding A.Ş.-Julius Meinly Investment-N.V Aeroporto Di Venezia Marco Polo Save SPA Ortak Grişim Grubu,
Mak-Yol İnşaat A.Ş.-ETİ Bakır A.Ş.- Airport Propesty Management Group Ortak Grişim Grubu,
TAV Havalimanları Holding A.Ş.-Esas Holding A.Ş. ortak girişim grupları teklif verdi.
Yunan polisi Türk gazeteciye saldırdı
Atina yönetimi son dönemde peş peşe yayınlanan gözaltında dayak görüntülerinin şokunu yaşarken Yunan polisinin Türk gazeteci Cengiz Ömer’e “Türklerin Yunanistan’da işi yok" diyerek saldırmasına tepkiler geliyor. Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu’nun (ABTTF) açıklamasında, İskeçe’de yayınlanan “Millet Gazetesi’nin" sahibi ve genel yayın yönetmeni olan Cengiz Ömer’in 10 Haziran akşamı, evinin önündeyken Yunan bir polis memurunun saldırısına uğradığı bildirildi. Ömer’in kalp hastası olan annesini bindirmek için arabasını geçici olarak evinin önüne park ettiği, bu sırada Ömer tarafından yolunun kapattığını ileri sürerek arabasından inen bir polis memurunun Türk gazeteciye saldırdığı kaydedildi. “TÜRKLERİN YUNANİSTAN’DA İŞİ YOK" Polis memurunun “Türkler dışarı, Türklerin Yunanistan’da işi yok, Türkiye’ye gidin" şeklinde tehditler savurduğu ve önce gazeteci Ömer’e ardından da kalp hastası annesi ile babasına fiziki saldırıda bulunduğu ifade edildi. Darp edilen gazeteci Ömer’in annesinin olayın ardından rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldığı vurgulandı. Cengiz Ömer, polis memuru hakkında mahkemeye şikayette bulundu. Olayın münferit bir saldırı olmadığını söyleyen Ömer, “Bu olayın bir tesadüften ibaret olduğu konusunda şüphelerim var" dedi. Son zamanlarda gazetesinin Batı Trakya Türklerinin hakları konusunda tavizsiz ve cesur yayınlarından ötürü Yunan basınının iftira kampanyasına ve tehditlerine maruz kalarak hedef gösterildiğini belirten Cengiz Ömer, kendisine ve ailesine yapılan bu saldırının zamanlama ve taktik açısından düşündürücü olduğunu ifade etti. TÜRK DERNEKLERİ TEPKİLİ
Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu Başkanı Halit Habipoğlu, Batı Trakya’daki kamu görevlilerinin ve özellikle polislerin Türklere karşı aşırı milliyetçi tutum takındıklarını söyledi. Habipoğlu, “Bu saldırı polisin Türklere karşı olan tutumunu ortaya koymaktadır. Batı Trakya’daki Yunan kamu görevlileri Türklere karşı olan nefretlerini fırsat bulduklarında göstermektedirler" dedi. “TÜRKLERİN POLİS OLMASINA İZİN VERİLSEYDİ BUNLAR YAŞANMAZDI" Son olarak Batı Trakya Türklerinin haklarını savunan bir gazetecinin üzücü bir saldırıya uğradığını kaydeden Habipoğlu, “Bu olayların önüne geçmek için farklı kimliklere hepimiz saygı duymalıyız. Aşırı milliyetçi fanatiklerin aramızda barınmasına izin vermemeliyiz. Bu konuda en büyük sorumlulukta Yunan toplumuna ve devlet görevlilerine düşmektedir. Eğer azınlığımızdan da polis memurları alınsaydı, kamu görevlisi yapılsaydı bu olaylar meydana gelmezdi. Bu olay kamu görevlerine artık azınlığımız mensuplarının da alınmasının zamanının geldiğini göstermektedir" diye konuştu.
ANKA
Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu Başkanı Halit Habipoğlu, Batı Trakya’daki kamu görevlilerinin ve özellikle polislerin Türklere karşı aşırı milliyetçi tutum takındıklarını söyledi. Habipoğlu, “Bu saldırı polisin Türklere karşı olan tutumunu ortaya koymaktadır. Batı Trakya’daki Yunan kamu görevlileri Türklere karşı olan nefretlerini fırsat bulduklarında göstermektedirler" dedi. “TÜRKLERİN POLİS OLMASINA İZİN VERİLSEYDİ BUNLAR YAŞANMAZDI" Son olarak Batı Trakya Türklerinin haklarını savunan bir gazetecinin üzücü bir saldırıya uğradığını kaydeden Habipoğlu, “Bu olayların önüne geçmek için farklı kimliklere hepimiz saygı duymalıyız. Aşırı milliyetçi fanatiklerin aramızda barınmasına izin vermemeliyiz. Bu konuda en büyük sorumlulukta Yunan toplumuna ve devlet görevlilerine düşmektedir. Eğer azınlığımızdan da polis memurları alınsaydı, kamu görevlisi yapılsaydı bu olaylar meydana gelmezdi. Bu olay kamu görevlerine artık azınlığımız mensuplarının da alınmasının zamanının geldiğini göstermektedir" diye konuştu.
ANKA
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)